Ben tam bir dizikoliğim, yıllardır televizyon izlemiyorum ancak internette takip ettiğim, izlemekten zevk aldığım "onlarca" yabancı dizi var. Üniversitenin ilk yılında başladım yabancı dizi izlemeye ve kitap okumadığım, araştırma yapmadığım zamanlarda saatlerce izleyebilirim.
Yabancı dizileri hem farklı kültürleri görmemiz için hem de yabancı dilimizi geliştirmek için gayet iyi bir kaynak olarak görüyorum. Herkesin yüzlerce farklı seçenek içerisinden kendi zevkine uygun bulabileceği bir çok dizi var. İkinci sezonu yeni başlayan The Carrie Diaries ile ilk dizi tanıtımımı yazmaya başlamaya karar verdim.
The Carrie Diaries 'in konusundan bahsedecek olursak; hepiniz Sex and the City isimli diziyi izlemişsinizdir ya da benim gibi sadece duymuşsunuzdur. O dizinin ana karakteri olan ve diziye de ismini veren Carrie 'nin ( Sarah Jessica Parker ) gençliğini konu alıyor. Dizi 1980'lerde geçiyor ve bir çok gençlik dizisinde olan "arkadaşlık, aşk, aldatma, aile" konularına ek olarak esas kızımızın istediği işe karar vermesi ve kariyer basamaklarına attığı ilk adımları da gözler önüne seriyor. Dizide Carrie 'nin ilk aşkı Manhattan da boll boll yer alıyor.
Tek ihtiyacımız sıkıldığımız bir çanta, renkli ojeler ve biraz da zaman :)
Dizinin izleyici kitlesi Sex and the City izleyicisini doyuracak bir senaryoya ya da oyunculara sahip değil. Dizi daha çok modayla ilgisi olan genç kitleyi hedef alıyor.
İmdb 'den 6.1 puan almış, benden de 3,5/5 puan alıyor.
Boş zamanlarımda izlemeye devam edeceğim bir dizi. Ama bir sonraki bölümünü deli gibi bekleyeceğimi de sanmıyorum.
Bugünlük bu kadar, bir sonraki yazıya kadar kendinize cici bakın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder