Öneriler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Öneriler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Haziran: Kitap | Müzik | Film

   Haziran ayında kitap, müzik ve film adına neler keşfettiğimi paylaşacağım bir yazıyla günaydın! Bakalım içlerinde sizlerin daha önce karşılaşmadıklarınız var mı?


Kitap


Yazar: Agatha Christie (Mary Westmacott)
Kitap Adı: Annem ve Ben
İlk Baskı Yılı: 2013
Sayfa Sayısı: 272
Yayınevi: Altın Kitaplar

Bildiğiniz Agatha Christie romanlarını unutun! Bu kitap güçlü sevgi bağının bir anne ve kızının hayatındaki etkilerinden bahsediyor. Yazarın kalemini hiçbir zaman sevmesem de farklı tarzda bir romanını okumak güzeldi. Agatha Christie 'nin duygusal yönünü görmek isteyenlere önerebilirim. Puanım: 3,5/5



Yazar: Margaret Atwood
Kitap Adı: Kör Suikastçi
İlk Baskı Yılı: 2017
Sayfa Sayısı: 672
Yayınevi: DK

Yayınlandığı ilk yıllardan (2001) itibaren okuma aşkıyla tutuşuyordum Kör Suikastçi 'yi ancak bir türlü edinememiştim, hep unutuyordum. Geçtiğimiz günlerde nihayet aldım ve bir solukta okudum. Son zamanlarda okuduğum kitaplar içerisinde kesinlikle en sevdiklerimden biri haline geldi. Yazarın bir diğer kitabını da edindim kısa süre önce ve onu da önümüzdeki ay yorumluyor olacağım. Puanım: 5/5


Müzik

The Poppy - Lowlife

Youtube 'da dikkat çekmek amacıyla paylaştığı videoları bir yana, The Poppy 'nin bu şarkısından epey hoşlandığımı söylemeliyim. Fazla ince tınısı kulak tırmalasa da sözleri ve bir anda ağza takılması ile keşfettiğim andan itibaren dinlemeden duramadım.


Sia - Helium

Fifty Shades Darker filmi için yazılan bu şarkıya internette denk gelmiş ve gerçekten aşkla dinlemiştim. Bu kadar duygusal şarkılardan modumu bir anda düşürdükleri için hoşlanmasam da elimde olmadan sürekli dinliyorum.


Film

Ace in the Hole

1951 yapımı ve zamanının ötesinde olan bir film. Epey eski ancak bir o kadar da günümüzden durumlar barındıran bu filmde, yer yer abartılı öğelerin bulunması nedeniyle kendimi filme kaptıramasam da sevdim.


   Chuck Tatum, New York City'den New Mexico'ya gelmek zorunda kalmış; bencil, şansı ters gitmiş, son derece inatçı bir muhabir gazetecidir. Önceden çalıştığı iş yerlerinden yalan haber, aşırı alkol tüketimi gibi sebeplerden dolayı atılmıştır. Bir yıldır son derece önemsiz Albuquerque Sun-Bulletin gazetesinde yazmasına rağmen durumundan memnun değildir. Yerel haberlerden olan çıngıraklı yılan avı gibi aslında çok önemsiz bir haber için istemeye istemeye haber yapmaya giderken, Leo Minosa'nın durumundan haber olur. Yerel bir dükkân sahibi olan Minosa, Kızılderililerden kalma tarihi eserleri ararken göçük altında kalmıştır.Küçük bir boşluktan kendisine ulaşılabilmektedir fakat yardım olmadan kurtulabilmesi imkánsızdır. Olay yerinden geçmekte olan Tatum, bu meseleyi basit bir kaza olmaktan çıkarıp günün olayı haline getirmeyi amaçlar. Haberi kasabanın gazetesinde "Lanetli Kazı, Diri Diri Gömülen Adam" manşetiyle verir.Haber, önce eyalete sonra tüm ülkeye yayılır.Daha sonra işler çığrından çıkar. Kirk Douglas'ın Chuck Tatum rolünde çarpıcı bir oyun sergilediği Billy Wilder imzalı yapım zamanında beğenilmese de günümüzde insan doğasının en kötü halinin sergilendiği ve bu başarılı yorumdan dolayı filmin 1950'li yıllardaki en başarılı Amerikan filmlerinden birisi olduğu kabul edilmiştir.

IMDb puanı: 8,2/10
Benim puanım: 7,5/10


Full Metal Jacket     

Daha ilk sahnesinde izleyicinin dikkatini esir alan ve ekran başına bağlayan çok başarılı bir baş yapıt. Özellikle ilk bölümü  ile Stanley Kubrick 'e hayran kalmamak mümkün değil. Bu film sadece bir savaş filmi değil, kesinlikle çok daha fazlası.


   Amerikan Ordusu ve Vietnam Savaşı, fakat bu kez Stanley Kubrick bakış açısıyla. Filmin başlarından ortalarına kadar askeri disiplinin farklı kişiliklerdeki askerler üzerinde nasıl bir etki yarattığını izliyoruz.

IMDb puanı: 8,3/10
Benim puanım: 8,3/10


Burn After Reading


Son zamanlarda izlediğim filmler arasında en yeni tarihli olan Burn After Reading, kara mizahı ve başarılı oyuncuları ile benim için eğlencelik bir film oldu. Özellikle Brad Pitt 'in filmdeki rolünü izlerken epey güldüm.

   Alkolik olduğu gerekçesiyle CIA’deki işinden kovulan emekli ajan Ozzie Cox, intikam almak için bildiği gizli bilgileri bir cd.ye kaydeder. Cox’un boşanmanın eşiğinde olduğu eşi Katie, cd.yi çalar ve gittiği spor salonunda unutur. Salonda çalıştırıcı olan Chad ve aynı yerde yönetici olarak çalışan Linda, Chad’in tesadüfen bulduğu cd ile Cox’a şantaj yapmaya başlarlar. İşin içine bir de Katie’nin birlikte olduğu federal ajan Harry girince olaylar daha karmaşık bir hâl alır.

IMDb puanı: 7/10
Benim puanım: 7,2/10


   Yeni keşifler peşindeyim. Bana önerebileceğiniz eserler varsa yorum bırakmayı unutmayın. Bir sonraki yazıya kadar kendinize cici bakın.
Devamını Gör

Mayıs: Kitap | Müzik | Film

   Merhaba, geçtiğimiz ay başlattığım; okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden ve izlediğim filmlerden bahsettiğim yazı dizimin ikincisini yayınlıyorum. Kısacası Mayıs ayında bu üç sanat dalında neler keşfetmişim gelin hep birlikte bakalım.


Kitap


Cinayetin kraliçesi lakaplı Agatha Christie 'nin 4 hikayesini içeren iki çizgi romanını okudum geçtiğimiz ay. Klasik Agatha Christie öykülerinin illüstrasyonlarla buluştuğu bu halini oldukça başarılı buldum. Ancak genel olarak yazarın kitaplarını sevmediğimden dolayı -10 Küçük Zenci istisnadır.- puanım epey düşük olacak: 3/5

Kitapların künyeleri ise şu şekilde;

Yazar: Agatha Christie
Kitap Adı: Bitmeyen Gece - Roger Ackroyd'un Katli
İlk Baskı Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 108
Yayınevi: NTV

Yazar: Agatha Christie
Kitap Adı: Kahverengi Elbiseli Adam - Sessiz Tanık
İlk Baskı Yılı: 2013
Sayfa Sayısı: 104
Yayınevi: NTV



Yazar: Tami Hoag
Kitap Adı: Gece Günahları
İlk Baskı Yılı: 1970
Sayfa Sayısı: 616
Yayınevi: Oğlak Yayıncılık

PDF formatında okuduğum Gece Günahları, nedense yazarın en zayıf kitaplarından biri olmuş. Zaten ağır ve hareketsiz başlayan bir polisiye romanının içerisine zorla romantik öğelerin eklenmesi ve yer yer başarısızca eklenmiş ana karakterler arasındaki seks betimleri sebebiyle merak uyandıran macera kısmı arka plana itilmiş. Maalesef puanım 3/5



Yazar: Stephen King
Kitap Adı: Yaratık
İlk Baskı Yılı: 2017
Sayfa Sayısı: 432
Yayınevi: Sayfa 6

Stephen King 'in başarılı onlarca romanından biri olan Yaratık, Hristiyanlık temasının dozundan fazla işlenmesi haricinde güzel bir gerilim romanı. Okur okumaz kitaplığımdaki diğer King eserlerinin yanında yerini aldı. Puanım: 4/5



Müzik

Coldplay - Yellow

Geçtiğimiz ay keşfettiğim ilk şarkı aslında uzun zamandır nakaratını duyduğum, ancak tamamını hiçbir zaman dinlemediğim; kimin söylediğini bilmediğim bir şarkıydı. İnternette denk geldikten sonra geç de olsa tamamını dinleyebildim ve kesinlikle son zamanların favorilerinden biri haline geldi. 


Khalid - Location

Youtube 'da 67 milyonun üzerinde tıklanması olan Location 'ı epey geç keşfetmiş olsam da, bu rahatlatıcı şarkıyı dinlemeyi çok sevdim. Gerek melodileri, gerekse genç şarkıcının sesi
insana modern pop müziği eşliğinde dinginlik veriyor.



Film

Double Indemnity
Geçen ayda olduğu gibi bu ayda da siyah beyaz filmlerden devam ediyorum. 1944 yapımı, durağan işlenişine rağmen film noir örneklerinden en başarılılarından biri olmayı başarıyor. Özellikle süpermarkette gerçekleşen cinayet planı hakkındaki konuşmalar filmin en başarılı kısımlarından.


    Bir sigorta şirketinde çalışan Bay Neff bir müşterisinin evine sigorta yapmak için gider ve hiç beklemediği bir anda adamın karısına aşık olur.Kadında ona aşıktır ve birlikte kocasını öldürmeleri için plan yaparlar.Bu durumda 'çifte tazminat' dedikleri tazminat fiyatının iki katını kazanabilip,çok mutlu olabileceklerdi ama Neff in hiç tahmin etmediği şeyler vardır.

IMDb puanı: 8,3/10
Benim puanım: 7/10


City Lights

1931 yılında yönetmenliğini ve baş rol oyunculuğunu Charlie Chaplin 'in gerçekleştirdiği, zıt duyguları bir arada hissettiren, bir yandan güldürürken diğer yandan hüzünlendiren ve eski Türk sinemasının esin kaynağı olan tam bir duygusal komedi filmi. Dönemine göre yargılarsak bir efsane olsa da benim macera sever bünyeme göre değildi.


İyi yürekli bir sokak serserisi, kör bir çiçek satıcısına aşık olur. Kıza kendisini zengin bir adam olarak tanıtır. Sonradan hayatını kurtardığı bir milyonerin ona arkadaşça davranıp sözler vermesinden cesaretlenir. Adamın kapısını aşındırıp, sevdiği kızın gözlerinin görmesi için gerekli ameliyat parasını ödünç alabileceğini sanır. Oysa varlıklı insanlar abartılı bir kibarlık içerisinde, ikiyüzlü bir yaşam sürmeye alışkındırlar.


IMDb puanı: 8,6/10
Benim puanım: 6/10

   Mayıs ayını da bu şekilde geçirmiş oldum. Sizin son zamanlarda karşılaştığınız ve önerebileceğiniz eserler neler?
   Bir sonraki yazıya kadar kendinize cici bakın!
Devamını Gör

Nisan: Kitap | Müzik | Film


Bir süredir aklımda okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden ve izlediğim filmlerden bahsetmek vardı; bazı okuyucularım da bu tarzda blog postu yazmamı istedi ancak ben bir türlü nasıl bir yol izleyeceğime karar verememiştim. Sonunda, o ay keşfettiğim kitaplardan, müziklerden ve filmlerden bahsetmeyi uygun buldum. Umarım bu yeni yazı dizisi sizlere ilham verebilir. Ve elbette ben de sizin önerilerinizi yorumlarda bekliyor olacağım.


Kitap


Yazar: Stephen King
Kitap Adı: Korku Ağı
İlk Baskı Yılı: 2017
Sayfa Sayısı: 592
Yayınevi: Altın Kitaplar

Geçtiğimiz ay aldığım ve merakla okuduğum Korku Ağı, nedense ustanın yazdığı diğer kitaplar kadar bağlamadı kendine beni. Vampirleri konu edinen bu kitapta Stephen King 'in uslübunu sevsem de sanıyorum ki konu nedeniyle favorilerim içerisine giremedi. Kitap, tür bakımından yazarın fantastik eser çizgisini polisiye ile birleştiriyor. Puanım: 4/5
Evet, Stephen King 'e iltimas geçiyorum ^_^




Yazar: Dennis Prager
Kitap Adı: Mutluluk Ciddi Bir Sorundur
İlk Baskı Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 208
Yayınevi: Butik
*Uluslararası Bestseller*


Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; koyu dindar, ahlakçı bir adamın mutluluk hakkında yazdığı ve esnetilemez doğruların bulunduğu bir kitap. Kitapta altını çizdiğim yerler olsa da genellikle zaman kaybı olduğunu düşündüm. Kim önerdi, neden okudum hatırlayamıyorum ancak kişisel gelişim kategorisinde bundan çok daha iyisini bulacağınıza eminim. Puanım: 2,5/5
Yine de hoşuma giden ve altını çizdiğim bazı kısımları paylaşmak istiyorum;

*... Ancak bir gün mutsuz olmanın kolay olduğunu anladım - aslında en kolay kaçış yoluydu - mutsuz olmak için cesur olmak ya da çaba sarfetmek gerekmiyordu. Herkes mutsuz olabilirdi...

*Hayatta değer verdiğimiz her şeyi çok çalışarak elde ederiz. Mutluluk da buna dahildir.

*Hayatın acı oluşu yerine getirilmemiş arzular ve beklentilerden kaynaklanır.

*... Geleneksel Doğu felsefesinden modern Batı psikolojisine kadar her yerde çok yaygın bir bilgi vardır; kendine karşı açık ve net olmanın acı verse de bir lanet değil lütuf oluşudur.

*İyi şeyler yapma ve iyi insanlar olma hedefini  mutlu olma hedefinden önemli gören insanlar, söz konusu öncelikli hedeflerinin yan ürünü olarak mutluluğu elde ederler. İyilik yaparak elde edilen zihinsel huzur ve öz değerlilik duygusu başka hiçbir şekilde elde edilemez.



Müzik

Sezen Aksu - Manifesto

Sezen Aksu 'nun belki de en az sanatsal kaygı ile seslendirdiği Manifesto, günümüzü yakalamak için yaratılmış olsa da çocukluğumuzda dinlediğimiz Sezen Aksu şarkılarından çok uzaktaydı. Nisan ayında keşfettim ve ara sıra ağzıma takıldı ancak hiç duymasaydım daha mutlu olabilirdim.


Zaz - On Ira

Şarkılarını ve sesini genel olarak sevdiğim Zaz yeni bir şarkı çıkarmış, en yakın arkadaşım sayesinde dostluk konusunu konu edinen On Ira 'dan haberdar olmuş oldum. Gayet eğlenceli ve güzel bir şarkı.


Pentatonix - Bohemian Rhapsody

Akapella yapan en iyi gruplardan biri olan Pentatonix 'in Bohemian Rhapsody yorumu geçtiğimiz ay keşfettiğim son şarkıydı. Tüm klibin bir koltuk etrafında geçmesinden hoşlanmasam da bu eşsiz şarkıyı başarıyla yorumladıklarını düşünüyorum.



Film

The Philadelphia Story

Son zamanlarda siyah beyaz filmlere karşı bir çekim hissediyorum. Güzelliğine hayran olduğum Katharine Hepburn 'ün filmlerinden biri olan 1940 yapımı The Philadelphia Story, romantik komedi türünde bir film.

İki Oscar ödüllü bu filmin konusu ise şu şekilde;
Philadelphia mirasçısı Tracy evlendikten kısa bir süre sonra kocası C.K. Dexter'dan ayrılır. 2 sene sonra Tracy; Dexter, Spy dergisi için çalışırken saygın birisi olan George ile evlenmeye karar verir. Düğünden bir gece önde Dexter yazar Mike ve fotoğrafçı Liz ile bilrikte Tracy'nin evine gelince Tracy için işler karışır.

IMDB: 8/10 
Benim puanım: 7/10


His Girl Friday

Yine bir 1940 yapımı olan izlediğim bir diğer film ise His Girl Friday. Film bol diyaloglu (gerçekten bol) ve gazeteciliğin görünmeyen yüzü ile siyasetin karanlık tarafını işleyen romantik komedi. Siyah beyaz romantik komedi filmlerinde sık sık karşılaşılan "eski sevgili/eş ve müstakbel sevgili/eş adayı" arasındaki bir kadını konu alsa da ek olarak işine sıkı sıkıya bağlı bir kadını görüyor olmak da sevindirici.


Chicago’da büyük bir gazetenin editörü olan Walter Burns (Cary Grant) ve onunla çalışan gazeteci Hildy Johnson (Rosalind Russel) boşanmıştır. Hildy, nişanlısı olan sigortacı Bruce Baldwin’le evlenip sakin bir aile hayatı sürmek için işten ayrılacağını Walter’a iletir. Fakat Walter’ın yazarını kaybetme gibi bir isteği yoktur. Bu yüzden Bruce’u takibe alıp, onun başını belaya sokma çalışmalarında bulunurken Hildy’i gazeteye döndürmeye ikna etmekle uğraşır.

IMDB: 8/10  
Benim puanım: 8/10


Güzel ve Çirkin

Çocukluğumdan beri en sevdiğim Disney Masalı "Güzel ve Çirkin" olmuştur ve belki de bu masalı yüzlerce kez okumuşumdur. Sinemada izleme fırsatı bulunca tek bir bilet alıp koşarak gittim izlemeye. Müzikal bir film ve 3D gözlüklerle çocukluğuma döndüm diyebilirim. Tam olarak istediğim tadı alamadım gerçi, kitaptan uzaklaştıkları yerleri sevemedim örneğin ama yine de izlediğime pişman değilim.


Kendisine yapılan büyü sonucunda korkunç bir yaratığa dönüşen bir prens, şatosunda aynı büyü sonucu konuşan eşyalara dönüşmüş uşakları dışında kimse olmadan yaşamaktadır. 10 yıl içinde kendisine aşık olacak hiçbir kadın çıkmazsa sonsuza dek canavar olarak kalacaktır. Bir gün Maurice adında bir adam şatosuna izinsiz girince yaşlı adamı tutsak alır. Olayı duyan kızı Belle şatoya gelerek babasının özgürlüğü karşılığında şatoda tutsak olmayı kabul eder. Şatodaki eşyalarla ve sonrasında Canavar'la arkadaş olmaya başladıkça korkutucu görüntüsünün altında çok iyi bir kalp taşıdığını öğrenir. Bu sırada Belle'e aşık olan avcı Gaston, Canavar'ı öldürüp Belle ile evlenebilmek için her şeyi yapacaktır.

IMDB: 7,7 /10
Benim puanım: 8/10


   Umarım blogum için yeni bir türde olan bu yazımı beğenmişsinizdir. Bir sonraki yazıya kadar kendinize cici bakın!
Devamını Gör

Paris Gezi Rehberi

  Bonjour! Bugün Paris yazılarımın ilki olan Paris Gezi Rehberi ile haftaya başlıyorum.

   Eğer Paris 'e ilk kez gelecekseniz ve nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, bu yazımda sizlere Paris 'te gezebileceğiniz yerlerden bahsederken küçük önerilerde bulunacağım.

   Paris, "Işıklar şehri" mahlaslı, neredeyse herkesin bildiği bir Avrupa şehri. İstanbul 'dan üç buçuk saat süren bir uçuş ile ulaşılabilen Paris, aynı zamanda dünyanın en çok turist çeken şehirlerinden biri.
Şarkılar, kitaplar, filmler, şiirler, sanat eserleri; pek çok şeyde Paris 'in izlerini görmek mümkün. Sizi bilmem ama ben, güzel olan şeylere karşı her zaman içten bir hayranlık beslerim. Paris ise hayranlığımı gizleyemediğim, her köşesinde ayrı bir güzellikle karşılaştığım büyüleyici bir şehir.

Tour Eiffel / Eyfel Kulesi

Tour Eiffel: Tuğ Eyfel


Paris deyince herkesin aklına elbette şehrin de simgesi olan Eyfel Kulesi geliyor. Bu yüzden ilk önerim, sizin de her turist gibi Eyfel Kulesi 'ni görmeniz yönünde. Özellikle akşam başlayan ve her saat başı göz alıcı bir şekilde yanan ışıkları izlemek için gezi programınıza en az bir kez gündüz, bir kez de gece Eyfel Kulesi 'ni  görmeyi not etmeyi unutmayın.


Place du Trocadéro / Trocadero Meydanı
ve Mur de La Paix / Barış Duvarı

Place du Trocadéro: Pilez dü Tğokadeğu


Mur de La Paix: Müğ dü le pe

İkinci öneri(ler)im ise Eyfel 'i daha uzaktan, ancak güzel açılarla görmenizi sağlayacak yerler.
Place du Trocadéro çoğu zaman kalabalık olsa da; Mur de la Paix, sakin güzel bir park içerisinde. Her ikisi de geniş açılarla muhteşem bir Eyfel Kulesi manzarası sunuyor.


Arc de Triomphe / Zafer Takı

Arc de Triomphe: Ağhk dö Tiğonf

Paris 'te önemli yapılardan bir diğeridir Arc de Triomphe; 12 büyük caddenin ortasında tüm heybetiyle duran. 
İsterseniz üzerine çıkıp Paris 'i izleyebilir, isterseniz de kendinizi şehrin akışına bırakabilirsiniz.


Avenue des Champs-Élysées / Şanzelize Caddesi

Avenue des Champs-Élysées: Avenü de Şanzelize

Arc de Triomphe 'un etrafındaki 12 caddeden en bilineni Avenue des Champs-Élysées için Paris 'in Eyfel Kulesi 'nden sonra en çok turist akımına uğrayan kısmı denilebilir. Bu cadde üzerinde yemek yiyebileceğiniz çeşitli restoran / kafeler ve alışveriş yapabileceğiniz pek çok dükkan bulunmakta.
Önümüzdeki günlerde Paris Alışveriş Rehberi yazımda bu caddeyi sizlere ayrıntılı bir şekilde anlatacağım. Sadece gün ışığında değil; gece boyunca, Paris şehrinin adına yakışır ışıklandırmalar ile bu caddede keyfinizce zaman geçirebilirsiniz.


Place de la Concorde / Concorde Meydanı

Place de la Concorde: Pilez dö le Kunkoğd

Place de la Concorde, Avenue des Champs-Élysées yürüyüşünüzün sonunda karşınıza çıkacak gayet büyük bir meydan. Dönem dönem kurulan kocaman dönme dolap, geceleri ışıl ışıl görüntüsüyle herkesi büyülüyor. Çok yakında aynı ada sahip bir metro durağının bulunması ile, Avenue des Champs-Élysées 'de yorucu bir gün geçirdiyseniz buradan otelinize geçip uyuyabilir ya da gezinize aktarmalar ile devam edebilirsiniz.


Palais Garnier / Opera Garnier

Palais Garnier: Pala Gağni

Paris 'te bulunan eski Opera binası, üzerindeki altın rengi heykellerinin yanı sıra, ön girişi ustaca süsleyen büst ve heykelleriyle gidip görülmesi gereken görkemli yapılardan biri. Eğer zevkinize uyan bir gösteri bulup bilet alabilirseniz içerisini gezmekten de büyük zevk alacağınızı belirtmeliyim.


Notre - Dame Cathedral / Notre Dame Katedrali

Notre - Dame Cathedral: Notğe Dam Katedğal

Paris 'te gezdiğiniz süre boyunca farkedeceksiniz ki; parklar, mağazalar ve hatta ara sokaklardaki evler bile önemli yapılar kadar özenli bir mimariye sahip ancak Notre Dame Katedrali, benim gözümde tüm o detay ve işçiliği ile bir yapının olabileceği en üst düzeyde güzel ve can alıcı. 
Notre Dame Katedrali 'nin dış mimarisine karşı derin bir aşk ve hayranlık besliyorum; öyle ki her bir köşesini bıkmadan saatlerce inceleyebilir ve gördüğüm her bir yeni detay karşısında mutluluktan kendimi kaybedebilirim.


Musée du Louvre / Louvre Müzesi

Musée du Louvre: Müze dü Luğv


Dünya 'nın en büyük müzelerinden biri olan ve içerisinde 35.000 sanat eseri bulunan Louvre Müzesi, kesinlikle bir günde gezilecek bir yer değil. Eğer Paris 'e uzun bir seyahat planlamıyorsanız ancak yine de burayı gezmek istiyorsanız gitmeden önce yapacağınız araştırmalar ile hangi sanat eserlerini inceleyeceğinize karar verebilir ve böylece koridorlarda kaybolarak zaman kaybetmezsiniz. İçerisine girmeyecekseniz bile cam piramitten oluşan ana girişi görmenizi tavsiye ederim.


Musee d'Orsay / Orsay Müzesi

Musée d'Orsay: Müze Doğse


Paris Gezi Rehberi yazımda önereceğim son yer ise Orsay Müzesi
Louvre Müzesi 'ni hakkıyla gezmek için yeterince zamanınız yoksa, başta ünlü ressam Van Gogh 'un eserleri olmak üzere pek çok eşsiz resim ve heykele ev sahipliği yapan Orsay Müzesi sanat açlığınızı büyük ölçüde gidermenize yardımcı olacaktır.


Benim Paris 'te bir turist gözünden sizlere önerebileceğim yerler bu şekildeydi. Eklediğim fotoğrafların bazıları gece, bazıları gündüz; çoğu son gezimden bir kısmı ise önceki gezimden ve tamamen amatör fotoğraflar. Bu yüzden pek kaliteli değiller, kusura bakmayın. Sizlerin de Paris 'te gezmekten zevk aldığınız yerleri benimle paylaşırsanız sevinirim.

Ve unutmayın, Paris sadece gündüz değil; gece de hiç durmadan sizi büyüleyebilecek bir rüya!
   Bir sonraki yazıya kadar kendinize cici bakın!
Devamını Gör

Seyahat Dosyası: PARİS

   Bonjour!

   Blogumda genellikle kozmetik ve bakım ürünleri hakkındaki yorumlarıma yer versem de; bir süredir gezdiğim, gördüğüm yerlerden bahsetmek de aklımdaydı. Sonunda bu düşüncemi gerçeğe dönüştürüp, 3 ayrı yazıdan oluşacak bir Paris rehberi hazırlığına giriştim.

   Aslında Paris, benim gittiğim ilk yabancı şehir değildi; 2015 yılında küçük bir Avrupa turu yapmış; pek çok ülke görme şansım olmuştu. O tur sırasında Fransa 'nın başkentinde kalbimi unutmuştum; Paris 'i yeniden görmeyi hayal ediyordum. Sonunda dileğim gerçek oldu ve 2016 'yı bu büyülü şehirde bitirirken bir yenisine de yine orada başladım.

   Sizlere iki ayrı yazıda Paris 'te nereleri gezmeli ve nerelerden alışveriş yapmalısınız, bunlardan bahsedeceğim. Ve ek olarak kendi yaptığım alışverişlere, fiyat bilgileri ile birlikte ayrı bir yazıda yer vereceğim.


1. Paris Gezi Rehberi




2. Paris Kozmetik Alışveriş Rehberi - 1 ve 2




3. Avrupa Alışverişim - 3 (Paris)


   İlerleyen haftalarda planladığım yazıları yayınladıkça, linklerini bu yazıyı güncelleyerek ekleyeceğim. Eğer sizlerin de Paris hakkında sorularınız varsa, yazmaktan çekinmeyin.

   Bir sonraki yazıya kadar kendinize cici bakın!!!
Devamını Gör

Ayın Dizi Önerisi: 2 Broke Girls



Merhaba, bugün sizlere Ayın Dizi Önerisi başlığı altında severek izlediğim üçüncü yabancı diziyi tanıtacağım.

Ekim 2011 'de yayınlanmaya başlanan 2 Broke Girls, güncel olarak 6. sezonuna devam eden ve bir bölümü sadece 22 dakika olan sitcom türünde bir komedi dizisi. Her ne kadar bir yaz dizisi gibi dursa da, aslında bu sıkıcı havalarda battaniyenin altında daha keyifli zaman geçirmemizin güzel yollarından biri.

Siz de soğuk ve gri havaları yüzünüzde gülümsemeyle görmezden gelmek istiyorsanız 2 Broke Girls hakkındaki yorumlarıma bir göz atın.


TANITIM YAZISI;

Başrollerini iki güzel oyuncunun üstlendiği 2 Broke Girls, iş dışında hayal kurmaya vakti olmayan Max ile o güne kadar tüm hayalleri anında gerçeğe dönüştürülmüş Caroline'ın ortak hayallerinin peşinden koşma hikayesini anlatıyor.

Sex and the City’nin yaratıcılarından Michael Patrick King’in imzasını taşıyan ve başrollerini iki güzel oyuncunun üstlendiği 2 Broke Girls, son yıllarda erkeklerin hüküm sürdüğü komedi dizileri arasında öncelikle bu yönüyle dikkatleri çekiyor. Dizinin başkarakteri Max’i canlandıran Kat Dennings, erkek egemenliğinden bunalan izleyiciler için fıstık gibi iki kızın maceralarını anlatan bu dizinin kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu düşünüyor.

Bugüne kadar birçok sinema filmi ve televizyon dizisinde yer alan Dennings, kariyerinde yıllardır beklediği hamleyi sonunda 2 Broke Girls ile yapmayı başardı. Caroline Channing'i canlandıran Beth Behrs ise bu “eski milyoner/ yeni züğürt” karakterinin kızın bazı izleyicilere fazlasıyla “züppe” gelebileceğini, ancak onun sadece dilinin kemiği olmadığını söylüyor. Behrs’e göre dizinin iki ana karakteri birbirine muhtaçlar. Max’in çalışkanlığı ve el becerisiyle ürettiği top kekleri var; Caroline’da ise bu top kekleri pazarlayarak köşeyi dönmeyi düşünecek kadar büyük bir hayal gücü... Bunun için ihtiyaçları olan tek şey ise; 250 bin dolarlık bir sermaye.
(kaynak: cnbce.tv)


Dikkat yazının bundan sonrası spoiler içerebilir!


   Dizide Caroline Channing (Beth Behrs) ismindeki zengin bir kız, babasının hapse girmesiyle birlikte sahip olduğu her şeyi kaybediyor ve yolu New York 'ta bulunan Williamsburg Diner ismindeki lokantaya düşüyor. Ve burada garson olarak çalışan Max Black (Kat Dennings) ile karşılaştıktan sonra, kişilikleri epey farklı bu iki insanın birlikte geçirdikleri oldukça komik zaman izleyiciye sunuluyor.



   Caroline 'in, Max 'in cupcake yapmada yetenekli olduğunu farketmesi ile; ikili bir cupcake dükkanı açmak için para biriktirmeye başlıyor.


   Dizinin ilk sezonlarında ana konu cupcake dükkanı açmak üzerine olsa da; ilerleyen sezonlarda gerek ikilinin diyalogları, gerekse Max 'in bazen iç acıtan çoğunlukla güldüren sözleri ile iki genç kızın çevresindeki günlük olaylar eğlenceli bir mizah anlayışı çerçevesinde işleniyor.


Diziden bazı replikler;





   Dizinin bir sitcom olduğundan bahsetmiştim. Sadece Max ve Caroline arasında değil, dizinin diğer karakterleri de karakterleri ve konuşmaları ile bu komedide yer alıyor.



   Kasada duran ve az ama komik replikleri olan Earl ile Williamsburg Diner 'ın sahibi ve Max 'in alaylarına en çok maruz kalan Han, dizinin yan karakterlerinden.



   Kızların üst komşusu olan Sophie de, aksanına alışabilirseniz Polonya 'da yaşadığı zamanları anlatan kısa hikayeleriyle ve yaşam tarzıyla çokça güldürüyor.



    Sophie ve Williams Diner 'da aşçı olarak çalışan Oleg çiftinin arasındaki komik cinsel çekim ise gözlerinizi devirmenize neden olacak kadar abartılı, bir o kadar da sıradışı.



   Ve elbette bir diğer yan karakter evde geçen sahnelerde karşımıza çıkan ve bir süre sonra mutfakta görmeyi garipsemediğimiz güzel bir at olan Chetsnut.

   Güncel olarak 124 bölümü bulunan 2 Broke Girls 'i, içerisinde +18 repliklerin bulunduğunu da belirterek, eğlenceli bir şeyler izlemek isteyen herkese öneririm.

Blogumda daha önce yer verdiğim dizi önerileri:
*The Carrie Diaries
*Wayward Pines

Bir sonraki yazıya kadar kendinize cici bakın!


Devamını Gör

Ayın Dizi Önerisi: Wayward Pines



Bugün blogum için yeni sayılabilecek türde bir yazı paylaşıyorum. Bundan 3 yıl kadar önce yine bir Ekim ayında sizlere severek izlediğim The Carrie Diaries 'i önermiştim. Bugün ise izlemeye yeni başladığım ve soluksuz bitirdiğim bir diziden bahsetmek istiyorum.

Wayward Pines, türü bilim kurgu ve gizem olan 2015 yaz sezonunda FOX (US) 'da gösterime başlanmış, 45 dakika süren bir dizi. Eğer bilim kurgu ve gizem kelimeleri dikkatinizi çekiyorsa bu diziye bir göz atmalısınız; kahvenizi alın ve Wayward Pines gizeminde bana katılın.


TANITIM YAZISI;

Mükemmel bir Amerikan kasabası hayal edin. Güzel evler, biçimli çimler, sokaklarda oynayan çocuklar… Şimdi de bu kasabayı asla terk edemediğinizi düşünün. Dış dünyayla hiç bir iletişiminiz yok. Çıldırmak üzeresiniz. İşte, Wayward Pines’ta olmalısınız.

Gizli servis ajanı Ethan Burke, 2 kayıp meslektaşını aramaya bu kasabaya geliyor ancak birtakım olaylar sonucunda bu acayip kasabada tıkılı kalıyor. Kasabada ne telefonlar çalışıyor, ne kimse ona yardım ediyor. Sorularına bulduğu her yanıt, yeni sorulara yol açıyor. Dış dünyada ise Ethan da bir “kayıp” vakasına dönüşüyor.


Dikkat yazının bundan sonrası spoiler içerebilir!


   Dizi 1. sezon ana karakterlerinden gizli servis ajanı Ethan Burke (Matt Dillon) 'ün hastanede uyanmasıyla başlıyor. En son hatırladığı bir iş arkadaşı ile iki kayıp ajanı arıyor olduğu. Neler olduğunu anlamak, eşine ve oğluna iyi olduğunu söylemek için eşyalarını aramaya çıkıyor. Bu sırada kayıp ajanlardan Kate Hewson (Carla Gugino) ile karşılaşıyor.
   Kate, Ethan 'ın onu görmediği bir kaç haftada yıllarca yaşlanmış olarak görünmesinin yanı sıra; geçmişe dair hiçbir şey hatırlamıyormuş gibi davranıyor. Ethan, neler olduğunu anlamaya çalıştıkça işler daha da karmaşık hale geliyor, bir şeyleri anladıkça kafasında iki kat soru oluşuyor; ancak o soru sordukça birileri bundan rahatsız oluyor.



   Ethan kasabadan çıkarak ailesinin yanına dönmeye çalıştığında, bilinmeyen bazı nedenlerden dolayı kasabadan çıkmasının imkansız olduğunu görüyor.



   İmkansız olan tek şey kasabadan ayrılmak da değil üstelik. Kasabanın pek çok 'resmi' kuralı bulunuyor;

Buradan ayrılmayı deneme.
Geçmişi tartışma.
Önceki hayatın hakkında konuşma.
Telefonlar her çaldığında cevap ver.
Çok çalış, mutlu ol
ve Wayward Pines 'taki yaşamının tadını çıkar.



   Kuralların olduğu yerde cezalandırmalar da kaçınılmaz oluyor; hem de olabilecek en ağır şekilde.



   Dizi bilim kurgu ve gerilim türünde olduğu için macera da kaçınılmaz oluyor. Bu yüzden iki sezonun ana karakterleri sabit kalamıyor ve ikinci sezonda karşımıza kısmen değişmiş bir kadro geliyor. Ve ana hikayeye sadık kalınarak Wayward Pines 'da garip ama bir o kadar da güvenli bir yaşama devam ediyorlar.


DİZİ YORUMLARIM:

   Dizi severler Wayward Pines 'a ilk başladıkları zaman, Under The Dome ile Lost karışımı bir tad alacaklardır. Ancak şunu söyleyebilirim ki tamamen özgün bir konusu olmasa da kendine özel bir hikayeye sahip, diziyi izlenebilir yapan şeylerden biri de bu; bilim kurgu olduğu halde kendisinden önce gelen dizilerin bir versiyonu değil. Bir kitap baz alınıp geliştirilen, beklenmedik bir dizi.



   Çekime başlandığında bir sezonluk dizi olarak tanımlanan Wayward Pines, izleyiciyi neredeyse hiç bekletmeden, birinci sezonun ortasında gizemi açıklıyor. Dizinin ilerleyen bölümleri macera devam ederken, tüm gizemin bu olup olmadığını anlamak için pür dikkat izleyerek geçiyor.



   Gerek kadro değişikliği, gerekse hikayedeki deformasyonlar sebebiyle ikinci sezonda tempo düşse de hikaye ilerlemeye devam ediyor. Ancak genel kanı ikinci sezonun ilk sezona kıyasla seyircinin ilgisini üstünde tutmayı başaramadığı yönünde.



   Diziyi izlerken kafa kurcalayan iki soru oluşuyor;
"Çit, kasabanın içindekiler için mi yoksa dışarıdakiler için mi var?"
"Dünyadaki en ileri görüşlü kişi bile her şeyi öngörmüş olabilecek miydi?


   Henüz iptal edildi haberi çıkmayan ve 2017 yılında 3. sezonu yayınlanması beklenen Wayward Pines 'ın IMDB puanı 7,6. Benim puanım ise 7,2/10. Umarım bilim kurgusu güzel ilerleyen üçüncü sezonu da olur ve güzel bir finalle diziyi tamamlayabilirler.

   İzlemeyi düşünüyorsanız toplamda 20 bölümü (15 Saat) bulunan Wayward Pines 'ı bir hafta gibi bir sürede bitirmenizin mümkün olduğunu da söyleyeyim.


TÜRKÇE ALTYAZILI TANITIM VİDEOSU;



Bir sonraki yazıya kadar kendinize cici bakın!
Devamını Gör